Prof.Dr.Cenk Eray Yıldız’dan Damar hastalıklarıyla ilgili çok önemli bilgiler.

“Bir ömür boyu bedenimizi taşıyan bacaklarımıza sahip çıkalım, saygı gösterelim”

Hastanın derdini dertlenmeyen doktor, derde şifa olamaz”.

 

1-Varis nedir? Kimlerde görülür?

Varis, kıvrımlı toplardamar demektir. Genetik geçişli bir meslek hastalığıdır. Özellikle mesleği gereği uzun süre ayakta kalanlarda ve uzun süre hareketsiz oturanlarda gelişme riski çok daha yüksektir. Normalde düz bir boru şeklinde olan toplardamarlar, kanın yerçekimi etkisiyle bacaklarda birikmesi ve göllenmesi neticesinde süner ve kıvrımlı bir hal alır. Özellikle kuaför, kasap, öğretmen, tekstil işçileri gibi mesleklerde görülmektedir. Uzun süre ayakta kalmak ve hareketsiz oturmak hastalık oluşumunda önemli etkenlerdir.

2-Son yıllarda varis hastalığında neden artış var?

Artışın en önemli nedeni hareketsizlik, yürüyüş yapılmaması, egzersiz yapılmaması, beslenme düzenine dikkat edilmemesi ve sıvı tüketilmemesidir. Bütün bunlardan dolayı genetik yatkınlık da varsa varis hastalığı hızla ilerler.

3- Varis hastalığının tanısı nasıl konur? Varis hastalarındaki şikayetler nelerdir?

Varis hastalığının tanısında altın standart, görüntüleme yöntemi olan “Renkli Doppler Ultrason” dur. Usulüne uygun bir şekilde çekim yapılmalıdır. Hasta hem ayakta hem de yatarken damar çap ölçümleri ve reflü dediğimiz kaçak miktarı değerlendirilmelidir.

4-İlerleyen teknoloji ışığında varis tedavisi nasıl yapılmaktadır?

İlerleyen teknoloji ile artık damar müdahaleleri herhangi bir kesi olmaksızın, genel anestezi dahi almaksızın, hafif bir sedasyon ile özel bir tel ultrason eşliğinde damar içine yerleştirilir ve yüksek ısı ile damar kapatılır. Dolayısıyla kaçak engellenmiş olur ve bacaklar rahatlar. Hayat daha konforlu bir hale gelir. Uygulamanın herhangi bir yan etkisi yoktur. İşlem yaklaşık 45 dakika sürer ve işlemden 2 saat sonra hasta taburcu edilir ve normal hayatına döner. Bu girişimsel özel işlemin adı “Endovenöz Radyofrekans Ablasyon” yöntemidir.

 

 

 

 

5-Varis, kozmetik bir sorun mu yoksa hastalık mı?

Varis hastalığının birkaç boyutu vardır:

– Kozmetik boyutu

– Hastalık boyutu

– Damar içi pıhtı ve dolayısıyla ayak bileğinde yara gelişmesi boyutu

Tüm bunlar birbirleriyle bağlantılıdır. İlerlemiş vakalarda damar içinde pıhtı gelişim riski çok yükselir ve dolayısıyla ayak bileğinde renk değişikliği, ciltte kalınlaşma, koyulaşma, kaşıntı ve açık yaralar oluşabilir. Bacaklarda ince örümcek ağı tarzında kılcal damarların gelişmesi varis hastalığının göstergesi olabilir.

 

6-Varis hastalığı tedavi edilmezse ne olur?

Bacaklarda kozmetik görsel sorunlar artar ve kalın damarlar gelişir. Ayak bileğinde renk değişikliği, ciltte kalınlaşma, koyulaşma ve kaşıntı, yüzeyel ve/veya derin toplardamarlar içinde pıhtılaşma dolayısıyla açık yaralar oluşabilir. Baldırda sık sık selülit, lenfanjit gibi iltihabı inflamasyon enfeksiyon gelişebilir, ödem artar, ağrılar ve kramplar artar. Ayak bileğinde ciddi kaşıntılar başlar. İyileşmeyen tırnak mantarının en önemli sebebi varis hastalığıdır.

7-Varis hastalığı tedavi edilirse ne olur?

Hayat daha konforlu bir hale gelir, uyku düzene girer, daha fazla hareket ve yürüme imkânı olur, dolayısıyla kilo verilir. Ayak bileğindeki ödem ortadan kalkar, kaşıntı geçer, tırnak mantarı iyileşir, pıhtı riski ve yara riski ortadan kalkar, iş performansı çok daha iyi hale gelir.

8-Bacak sağlığı konusunda neler yapılmalıdır? Nelere dikkat edilmelidir?

Hareket ve egzersiz kalp ve damar sağlığı için çok önemlidir. Beslenmeye de dikkat edilmelidir. Damarlarımız sıcağı sevmez, bacaklara yapılan soğuk su uygulamaları rahatlatır. Yüzmek çok iyi gelir. Bisiklete binmek, pedal çevirmek faydalıdır.

9- Varis tedavisi sonrası kişiler nelere dikkat etmelidirler?

Yürüyüş yapmalılar, kilo kontrolü ve beslenme çok önemli. Hareket çok önemli. Yaptığı iş ayakta kalmayı gerektiriyorsa diz altı orta basınç dinlendirici bir varis çorabı kişiyi rahatlatacaktır. Günlük sıvı tüketimi de önemlidir.

 

10-Neden hep varis hastalığı konuşuyoruz?

Varis hastalığı, çok konuşuluyor ve her yerde konuşuluyor. Çünkü çok hasta var. Aslında iyi de oluyor çünkü hastalarımız hastalıklarının farkında olmalılar. Kendileri için en iyi ve en doğruyu seçmek zorundalar. Biz bu noktada kendilerine yardımcı olmak için konuşuyoruz, bilgi veriyoruz, elimizden geleni yapıyoruz. Sloganımız: “Varis, ihmale gelmez”. 

 

11-Varis hangi damarların hastalığıdır? Başka hangi tip damarlar vardır?

Varis, bir toplardamar hastalığıdır. Biliyorsunuz ki vücudumuzda 3 çeşit damar var:

– Atardamarlar

– Toplardamarlar

– Lenfatik damarlar

Atardamar hastalıkları, özellikle şeker hastalığı ve yüksek tansiyona bağlı gelişen damar tıkanmalarıdır. Oysaki toplardamar hastalığı olan variste, damar çapı artar ve damar kapakçığında yetersizlik (kaçak=reflü) vardır. Lenfatik sistem çok daha farklı bir mekanizmaya sahiptir. Lenf ödem, lenfatik sistemi ilgilendiren bir hastalıktır.

12-Damar hastalığı çok yaygın mı?

Evet, ülkemizde çok yaygın, 18 milyon civarında varis hastası olduğunu tahmin ediyorum. Bu hastaların üçte birinde ise tablo daha ağır; damar içinde pıhtılaşma ve ayak bileğinde yaraların olduğunu düşünmekteyim.

13-Varis hastalığında karşılaştığımız en ağır tablo nedir?

Özellikle uzun yolculuklarda gelişen damar içi pıhtılaşmalar bazen yüzeyel damarlarda, bazen de derin toplardamarlarda ne yazık ki hiç istemediğimiz büyük pıhtılar oluşabiliyor. Bu noktada tedavi gerçekten zorlaşıyor. Hastaların konforu çok bozuluyor, şiddetli ağrılar, bacakta renk değişikliği ve ileri derecede şişme oluyor. Ayak bileğinde citte kalınlaşma, renk değişikliği, kaşıntı ve dolayısıyla açık yaralar (Venöz Ülser) oluşabiliyor. Hayat konforunu bozan herşey hastalıktır.

 

 

 

14-İlerlemiş varis hastalığında tedavi edilmemiş varis hastalarında neden ayak bileğinde yara oluşur?

Ayak bileği, yerçekiminin etkisiyle yüksek basınca maruz kalan ve travmaya en yatkın olan bölgedir. Ayak bileğinde sadece cilt var, kemik var ve kas tendonları var, sert bir bölge. Yağ dokusu neredeyse hiç yok. Bu nedenle yüksek basıncın etkisiyle, ödemin etkisiyle ciltte gerginlik, kalınlaşma ve koyulaşma ardından kaşıntılar ve ayak bileğinde açık yaralar en sık bu bölgede oluşuyor.

 15-Diyabetik ayak nedir?

Diyabet çok sinsi bir hastalıktır. Hele ki yüksek tansiyon da var ise, iş daha kötü. Diyabetin, yüksek şekerin etkisiyle hem atardamarlarda duvar kalınlaşması, plaklar dolayısıyla tıkanmalar gelişiyor hem de sinir sistemi olumsuz etkileniyor. Nöropatik bir durum gelişiyor, özellikle cilt duyusunu kaybediyor ve travmaya daha yatkın bir hale geliyor. Dokuların beslenmemesi ve his kaybı neticesinde özellikle ekstremitelerin uzuvların uçlarında, parmak uçlarında, topukta kangren, açık yaralar oluşabiliyor. Ayaklarımız vücudumuzda travmaya en açık ve en hareketli bölgelerdir.

16-Diyabet hastası ayak sağlığı için nelere dikkat etmeli?

Bir şeker hastası ayaklarına bebeğe bakar gibi bakmalı, ayaklarına çok saygı göstermeli, kibar davranmalı. Giydiği ayakkabı ve kullandığı çorap dahi önemlidir. Tırnaklarını keserken dahi çok titiz davranmalı, her gün ılık suyla yıkamalı ve temiz bir havlu ile kurulamalıdır. Hijyen çok önemlidir.

17-Hastalıkların üstesinden gelmenin yolu nedir?

Doktorun bilgisi, tecrübesi, titizliği, işini sevmesi ve hastalarına ilgisi yanında, hastalarımıza da önemli görevler düşmektedir. Öncelikle hastalar hastalıklarını çok iyi bilmeli, mekanizmayı iyi anlamalı, tedavi sırasında ve sonrasında ne yapacaklarını çok iyi öğrenmeli, titiz ve hassasiyet içinde kendilerine iyi davranmalıdır. Başarının sırrı budur. Hastalarımız yapılacak tedaviye inanmalıdır. Biz doktorlar da hastalıklar hakkında en ince detaya kadar hastalara bilgi vermeliyiz. Bu çok önemli bir noktadır. Tedavi olmak; zafer kazanmaktır, zafere ancak beraber, birlikte ulaşabiliriz.

18-Hipokrat yemini dahi değişti, eklemeler oldu. Son haliyle nasıl oldu?

Özellikle cerrahlık kitapta yazdığı gibi olmuyor. İyi bir bilgi birikimine ve tecrübeye sahip olmak gerekiyor. Kişilere ve dokuya saygı çok önemli. Bir hekim, en doğru olanı yapma kararını verebilmelidir. Bu noktada, Hipokrat yemini de değişti. Hastaya en doğru tedavi ve cerrahi işlemi yapmanın yanında, sempatik, güler yüzlü ve anlayışlı davranacağım konusunda da bir madde eklendi.

 

 

19-Bacak toplardamarında gelişen pıhtı beyne gider mi?

Hayır, efendim. Beyne gitmez. Beyne gitmesi için kalpte bir delik olmalı ve o pıhtının sağ kalp boşluğundan sol kalp boşluğuna geçmesi gerekli. Derin ven trombozu, yani derin toplardamar pıhtısı yerinden koparsa gideceği yer akciğerdir. Biz bu duruma akciğer embolisi diyoruz. Çok nadir görülse de hasta açısından zor bir tablo oluşturur.

Yoğun bakımda yatmayı gerektirecek, nefes darlığı, tansiyon düşüklüğü ve çarpıntı ile seyreden bir tablo. Öte yandan, hayati olabilir. Bu nedenle sloganımız: “Varis; ihmale gelmez”. Her hastalıkta olduğu gibi erken tanı ve tedavi çok önemlidir.

20-Cerrah olmak nedir? Cerrahlık nasıl bir şey?

Her işte olduğu gibi cerrahlık da tecrübe ile paralel gelişiyor. İyi bir altyapıya sahip olmak, titiz olmak, yaptığın işe hâkim olmak ve bilgili olmak çok mühimdir. Cerrahlık, bir yaşam tarzı aslında büyük bir aşk. Biz, bütün ameliyat kararlarını hastalıklarla ilgili hazırlanmış, uluslararası tedavi kılavuzlarına göre yapmaktayız. Tabii ki bu noktada hastaların şikayetleri, doktorun genel tecrübesi, bilgi birikimi ve deneyimi de çok önemlidir. Öte yandan, bir cerrah sadece ameliyat yapmamalıdır. Bilgi birikimini, yaptığı işleri ve ameliyatları, tecrübelerini yazılı döküman haline getirip bilim dünyasına sunmalıdır.